Göktürk Alfabesinin Kökeni

Göktürk alfabesindeki harfler dikkatle incelendiği zaman, Türklerin günlük yaşamda kullandığı nesnelerin yazıdaki hâli gibi olduğu anlaşılabilir. Özellikle “” (ok) ve “” (yay) gibi, benzetilen nesneleri hem görsel olarak hem de ses açısından birebir karşılayan bu harfler, Göktürk alfabesinin TÜRKlere ait olduğunu da kanıtlamaya yeterlidir. Çünkü harflerin görüntüsü ile karşıladıkları ses arasındaki benzerlikler, üzerinde durmaya değecek kadar önemlidir. Bir benzerlik, rastlantı olarak kabul edilebilir. İki benzerlik, tesadüf olarak nitelendirilebilir. Fakat aşağıda sıralanan 11 benzerlik (fazlası da var), bunun bir tesadüf olmadığını söylemeye yeterlidir.

Harflerin günlük yaşamdaki nesnelerden hareketle oluşmuş olmaları, Göktürk alfabesinin bir “resim yazısı” (hiyeroglif) oluşturan harflerin devamı olabileceği konusunda da bizi düşündürmektedir. Şimdi kısaca, o harfleri inceleyelim:

 

HARF

 

AÇIKLAMA

 

[EB - BE]


İnce ünlülerle kullanılan “b” sesini karşılayan bu harf, Türkler için “ev” niteliği taşıyan bir otağa (çadıra) benzemektedir. Eski Türkçede sözcük sonlarındaki “b” sesleri, sonraki dönemlerde genellikle “v” sesine dönüşmüştür. “Eb” sözcüğünün de “ev” biçimine dönüştüğünü düşünürsek, bu harfin “ev” (çadır, otağ) nesnesinden hareketle oluştuduğu söylenebilir.

[AG - GA]


Kalın ünlülerle kullanılan “g” sesini karşılayan bu harf, ayakta duran bir kişinin iki bacağı arasında kalan boşluğu andırmaktadır. Divan-u Lügati’t TÜRK’te “” sözcüğü, “İki bacak arasındaki boşluk.” biçiminde tanımlanmaktadır. Bugün de pantolonların veya benzer giysilerin iki bacak arasındaki birleşme yerine “” denmektedir. İşte bu harfin de, ““dan hareketle oluştuğu söylenebilir.

[EN - NE]


İnce ünlülerle kullanılan “n” sesini karşılayan bu harf, iki basamaktan oluşan bir merdivene benzemektedir. Merdiven, “inme” eylemini gerçekleştirdiğimiz bir araçtır. Bugün “in-” biçiminde kullandığımız eylem, Eski Türkçede “en-” biçimindedir. İşte bu harfin, “en-” eyleminden hareketle oluştuğu söylenebilir.

[ER - RE]


İnce ünlülerle kullanılan “r” sesini karşılayan bu harf, ayakta duran bir askere benzemektedir. Asker sözcüğünün Eski Türkçedeki karşılığı, “er“dir. Bu harfin de, “er” görüntüsünden hareketle oluştuğu söylenebilir.

[AS - SA]


Kalın ünlülerle kullanılan “s” sesini karşılayan bu harf, asılmış bir cismi andırmaktadır. Sağ yana doğru uzayan kısım, nesnenin bağlı olduğu cismi; sol yandan aşağı doğru gelen kısım ise, asılmış bir nesneyi andırmaktadır. Bu harfin oluşumunun da, “as-” eylemine dayandığı söylenebilir.

[AT - TA]


Kalın ünlülerle kullanılan “t” sesini karşılayan bu harf, Türklerin günlük yaşantısında oldukça önemli yeri olan “at“a veya eski Türk inancında kutsal olduğuna inanılan “dağ“a benzemektedir. Harfin tepesindeki yukarı bakan ok, bir atın başını veya dağın doruğunu andırmaktadır. Bu harfin, “at” sözcüğünün birebir harfleşmesinden veya Eski Türkçede “tağ” biçiminde kullanılan “dağ” sözcüğünün ilk iki sesinin alınmasıyla oluştuğu söylenebilir.

[AY - YA]

Kalın ünlülerle kullanılan “y” sesini karşılayan bu harf, Türk savaş sanatının vazgeçilmez parçalarından biri olan “yay“a benzemektedir. Bir yayın, gerilmemiş hâlini andıran bu harfin, “yay” sözcüğünün ilk iki sesinin alınmasıyla oluştuğu söylenebilir.

[P]

Bütün ünlülerle birlikte kullanılabilen ve “p” sesini karşılayan bu harf, bir ipi andırmaktadır. Bu harfin, “ip” sözcüğünden hareketle oluştuğu söylenebilir.

[OK - KU]


Kalın ünlülerle kullanılan “k” sesini karşılayan bu harf, Türk savaş sanatının temelindeki yayın tamamlayıcısı olan “ok“tur. Aralarında benzerlik kurduğumuz nesneye tıpatıp benzeyen bu harf, doğrudan “ok” nesnesinin adını karşılamaktadır. Bu harfin “ok” adından hareketle oluştuğunu söyleyebiliriz.

[NT]


Çift sesli bir ünsüz olan ve tüm ünlülerle birlikte kullanılabilen bu harf, Türk töresinde bir söz üzerinde karar kılmak, yemin etmek amacıyla yapılan bir törende kullanılan kaba (tasa) benzemektedir. Eski Türkçede, bugün de kullanılan “ant içmek” deyimi bulunmaktadır. Bir konu üzerine söz verecek (yemin edecek)
Türkler, “ant” adı verilen bir kabın içine biraz kımız koyar, o kımıza da “ant içecek” tüm kişiler bileklerini keserek bir damla kan akıtırlarmış. Daha sonra o karışımdan, kişiler bir yudum içer ve böylece sözleri üzerine “ant içmiş” (yemin etmiş, anda olmuş) olurlarmış. İşte “ant” kabındaki “nt” sesini karşılayan bu harfin, bu nesneden hareketle oluştuğu söylenebilir.

 

[ES - SE]


İnce ünlülerle kullanılan “s” sesini karşılayan bu harf,
Göktürkler dönemindeki Türk budununun en önemli savaş aletlerinden biri olan “süngü“ye benzemektedir. İnce ve uzun bir nesne olan süngü, Göktürk alfabesine de bu biçimde yansımıştır. Süngü sözcüğünün başında bulunan “s” sesinin, bu harfin oluşumunda etkili olduğunu söyleyebiliriz.


Yukarıda Göktürk alfabesindeki harflerin
Türk yaşantısıyla ne düzeyde iç içe olduğu apaçık görülüyorken, bir alfabe yaratma işini Türk ulusuna yakıştırmak istemeyen batılı bilim adamları Orhun alfabesini Soğd, Pehlevi, İranî, Aramî veya doğrudan Sami kaynaklı gibi kabul etmişlerdir. Batıda Göktürk yazısını “runik” yazı diye nitelendiren dil bilimciler, bu yazının Slav kökenli olduğunu bile kanıtlama yoluna gitmişlerdir. Fakat bu tezlerin tamamı, doğru temellerden yoksun olmaları nedeniyle çürümüştür.

Biz yukarıdaki açıklamaların ve bir bakıma “tamga” özelliği taşıyan harfler ile Göktürkler‘in günlük yaşantısında önemli yer tutan nesneler arasında kurulan ilgilerin, Göktürk alfabesinin Türkler tarafından yaratıldığını kanıtlamaya yeterli olduğunu düşünüyoruz.

 


|
» Göktürkçe ve Orhun Yazısı Sayfasına Dön! « |